TRANSİT TİCARET

TRANSİT TİCARET

  • Transit ticaret nedir, kısaca açıklamak gerekirse, bir ürünü başka bir ülkeden satın alıp, kendi ülkemizin gümrük sahasına girişi olmadan başka bir ülkeye satmaktır. 
  • Transit ticarete konu olan mallar herhangi bir vergi ve harca tabi değildir.
  • Aldığımız malları ülkemize getirip, gümrüklü antrepolara indirerek başka bir ülkeye satarsak, antrepo beyannamesi düzenlememiz gerekir.
  • Bu ticarette, malı aldığımız ülkedeki firma bize fatura düzenlemeli , bizde malı sattığımız ülkedeki müşterimize faturamızı düzenlemeliyiz.
  • Müşterimize düzenleyeceğimiz fatura, İngilizce ve KDV ilave edilmeden düzenlenmelidir.
  • Ülkemizde kazancımızın vergilendirilmesi amacıyla, düzenlenecek Türkçe faturanın da, KDV siz olarak düzenlenmesi esastır. Alırken KDV ödemediğimiz için, satarken de ihracat yaptığımız için KDV bu faturalarda yer almayacaktır. 
  • Transit ticaret, bir ticaret şekli olup, ihracat ve ithalat rejimlerine tabi değildir. Bu yüzden herhangi bir şekilde gümrük beyannamesi düzenlenmez.
  • Bu ticaret şekli vergi resim harç istisnasına tabidir.
  • İthalat ve ihracatta uygulanan tüm ödeme şekilleri, transit ticarette de uygulanabilir. Yani peşin ödeme, akreditif, LC ödeme, vesaik karşılığı gibi ödeme şekilleri kullanılabilir.
  • Ülkemizde yerleşik olarak, vergiye tabi çalışan, esnaf odalarına kayıtlı tüm gerçek ve tüzel kişiler transit ticaret yapabilir ve transit taciri olarak adlandırılır.
  • Transit tacirin malı aldığı satıcıya yaptığı ödeme alış bedeli, alıcıdan tahsil ettiği bedel ise, satış bedeli olacaktır.Bu bedeller ihracat ve ithalattaki ödeme şekillerinden biri ile alış ve satış faturalarının ibrazı ve yazılı talimatla banka kanalıyla ödenmelidir.
  • Uluslararası anlaşmalarla ticareti yasaklanmış mallar ile ithalat ve ihracatın yapılması yasak olan ülkelerle transit ticaret yapılamaz.
  • Transit ticarette, başka ülkeden alınan mallar millileştirilmeden başka ülkelere satılır.
  • Malın satıcıdan alınıp alıcıya ulaşması ile gerçekleşen bu ticarette malın hangi yerlerden sevk edildiğinin bir önemi yoktur. Sadece sevk evrakları malın girdiği ve çıktığı ülke mevzuatlarına göre düzenlenmelidir.
  • Ülkemizde birçok gerçek ve tüzel kişi transit ticaret yolu ile ticaret yapmaktadır.
  • Mevzuatları gereği ihracat ve ithalattan kolay olan bu sistem, yine de ülkemize döviz kazandırmaktadır.

Yurt dışından alınan malın yurt içine girmeden
(millileşmeden) gümrük antreposunda transit ticaret
kapsamında başka bir ülkeye satışında, alım-satımın
vergilendirilmesi ve Ba-Bs formlarına dahil edilip
edilmemesi hk.

Sayı:
11395140-105[VUK-1-21427]-E.356164
Tarih:
08/05/2020
T.C.GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı
Gelir Kanunları Usul Grup Müdürlüğü
Sayı : 11395140-105[VUK-1-21427]-E.356164 08.05.2020
Konu : Transit ihracattan elde edilen gelirin
vergilendirilmesi ve Ba Bs formlarına dahil
edilip edilmeyeceği hk.
İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; yurt dışından aldığınız malları yurt içine girmeden
(millileşmeden) gümrük antreposundan başka bir ülkeye ihraç ettiğinizden bahisle transit ihracat
kapsamında yaptığınız işin niteliğine göre alınan ve satılan malların Vergi Usul Kanunu
hükümlerine göre BA/BS formlarına dahil edilip edilmeyeceği, Kurumlar Vergisi Kanunu ve Katma
Değer Vergisi Kanunu açısından nasıl vergilendirileceğiniz hususlarında Başkanlığımız görüşlerine
başvurulmuştur.
I- KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun;

  • 1 inci maddesinde, kurumlar vergisine tabi kurumlar sayılmış olup, aynı Kanunun 3 üncü
    maddesinin birinci fıkrasında; Kanunun 1 inci maddesinde sayılı kurumlardan kanuni veya iş
    merkezi Türkiye’de bulunanların, gerek Türkiye içinde gerekse Türkiye dışında elde ettikleri
    kazançların tamamı üzerinden vergilendirileceği,
  • 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde
    elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı; ikinci fıkrasında da safi kurum
    kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin
    uygulanacağı,
  • 32 nci maddesinin ikinci fıkrasında, kurumlar vergisi mükelleflerince, cari vergilendirme
    döneminin kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere Gelir Vergisi Kanununda belirtilen esaslara
    göre ve cari dönemin kurumlar vergisi oranında geçici vergi ödeneceği
    hükme bağlanmıştır.
    Bunun yanı sıra, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37 nci maddesinde, her türlü ticari ve sınai
    faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu belirtilmiş; 38 inci maddesinde de, bilanço
    esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki
    değerleri arasındaki müspet fark olduğu, bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave
    olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı,
    ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait
    hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulacağı hükme bağlanmıştır.
    Ayrıca, Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 120 nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca; hesaplanan
    geçici verginin üç aylık dönemi izleyen ikinci ayın ondördüncü günü akşamına kadar bağlı olunan
    vergi dairesine beyan edilmesi ve onyedinci günü akşamına kadar ödenmesi gerekmektedir.
    Bu hükümlere göre, tam mükellefiyete tabi şirketinizin, yurt dışından aldığı malları yurt içine
    girmeden gümrük üzerinden başka bir ülkeye ihraç etmesinden dolayı elde ettiği kazancın
    tamamının, ilgili dönem kurum kazancına ve geçici vergi beyanına dahil edilerek vergilendirilmesi
    gerekmektedir.
    II- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:
    3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun,
  • (1/1) maddesinde, Türkiye’de yapılan ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti
    çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler ile her türlü mal ve hizmet ithalatının KDV’ye tabi olduğu,
  • 6 ncı maddesinde, işlemlerin Türkiye’de yapılmasının; malların teslim anında Türkiye’de
    bulunmasını ve hizmetin Türkiye’de yapılmasını veya hizmetten Türkiye’de faydalanılmasını ifade
    ettiği,
  • (16/1-c) maddesinde, Gümrük Kanunundaki transit ve gümrük antrepo rejimleri ile geçici
    depolama ve serbest bölge hükümlerinin uygulandığı malların KDV’den istisna olduğu
    hüküm altına alınmıştır.
    Öte yandan, konu ile ilgili olarak 6/6/2006 tarihli ve 26190 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak
    yürürlüğe giren “İhracat 2006/6” sayılı “Transit Ticarete İlişkin Tebliğ”de gerekli açıklamalara yer
    verilmiştir.
    Buna göre, şirketiniz tarafından yurt dışından alınan malların henüz millileştirilmeden gümrüklerde
    başka ülkelere satışının yapılması işlemi KDV’nin konusuna girmemektedir.
    III- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN:
    213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227 nci maddesinin birinci fıkrasında, “Bu kanunda aksine hüküm
    olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan
    kayıtların tevsiki mecburidir.” hükmü yer almakta olup, söz konusu kayıtların ise aynı Kanunun 229
    ve müteakip maddelerinde düzenlenen veya Bakanlığımıza verilen yetkiye dayanılarak kullanılması
    uygun görülen belgelerden herhangi biri ile tevsik edilmesi gerekmektedir.
    Bu kapsamda, Kanunun;
  • 229 uncu maddesinde, faturanın satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı
    meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari
    vesika olduğu,
  • 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde faturanın, malın teslimi veya hizmetin
    yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenmesi gerektiği, bu süre içerisinde
    düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı,
  • 232 nci maddesinde, birinci ve ikinci sınıf tüccarların, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter
    tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin; birinci ve ikinci sınıf tüccarlara, serbest meslek erbabına,
    kazançları basit usulde tespit olunan tüccarlara, defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere ve
    vergiden muaf esnafa sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlarda fatura
    istemek ve almak mecburiyetinde olduğu, bu sayılanlar dışında kalanların, birinci ve ikinci sınıf
    tüccarlar ile kazancı basit usulde tesbit edilenlerden ve defter tutmak mecburiyetinde olan
    çiftçilerden satın aldıkları emtia veya onlara yaptırdıkları iş bedelinin 2019 yılı için 1.200 TL’yi
    (2018 yılı için 1.000 TL’yi) geçmesi veya bedeli 2019 yılı için 1.200 TL’den (2018 yılı için 1.000.-TL’
    den) az olsa dahi istemeleri halinde emtiayı satanın veya işi yapanın fatura vermesinin mecburi
    olduğu
    hükme bağlanmıştır.
    Bunun yanı sıra, 253 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin “B- Yurt Dışında Faaliyette
    Bulunan Mükelleflere Yaptırılan İş ve Hizmetler Karşılığında Alınan Bedellerle İlgili İşlemler”
    başlıklı bölümünde, yurt dışında mukim kişi veya kuruluşlara yaptırılan iş veya hizmetler
    karşılığında ödemede bulunan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin, yurt dışında mukim kişi
    veya kuruluşlardan aldıkları muteber belgeleri gider olarak defterlerine kaydedebildikleri
    belirtilerek, yurt dışındaki kişi veya firmalardan belge alan mükelleflerin, bu belgeleri defter
    kayıtlarında gider olarak göstermeleri sırasında belgelerde yazılı bedelleri, belgelerin düzenlendiği
    günde Merkez Bankasınca belirlenen döviz alış kuru üzerinden Türk Lirasına çevirerek kayıtlarında
    gösterecekleri, ancak inceleme sırasında inceleme elemanınca lüzum görülmesi halinde,
    mükelleflerin bu belgelerini tercüme ettirmek zorunda oldukları açıklanmıştır.
    Dolayısıyla, Vergi Usul Kanunun 227 nci maddesi uygulamasında, yurt dışında mukim olan
    firmaların düzenlediği belgelerin, ilgili ülke mevzuatına göre geçerli belge sayılması durumunda,
    mezkur belgeler ispat/tevsik edici belge olarak kabul edilmektedir.
    Diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 148, 149 ve Mükerrer 257 nci maddelerinin
    Bakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak;
  • 350 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğiyle, bilanço esasına göre defter tutan
    mükelleflerin belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını “Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin
    Bildirim Formu (Form Ba)” ile; mal ve hizmet satışlarını ise “Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin
    Bildirim Formu (Form Bs)” ile bildirmeleri yükümlülüğü getirilmiş,
  • 362 ve 381 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleriyle bu yükümlülüğe ilişkin açıklamalar
    yapılmış,
  • 396 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile de söz konusu yükümlülüğün 2010 yılı ve
    müteakip yılların aylık dönemlerinde yerine getirilmesinde uygulanacak usul ve esaslar ile bildirim
    hadleri yeniden belirlenmiştir.
    396 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin “1.2. Bildirime Konu Alış/Satışlar ve Hadler”
    başlıklı bölümünün (1.2.1) numaralı bendinde, “Bildirim mecburiyeti bulunan mükelleflerce,
    belirlenen hadler çerçevesinde yapılan her türlü mal ve/veya hizmet alış ve satışları, bunlara ilişkin
    belgenin türüne (fatura, irsaliyeli fatura, serbest meslek makbuzu, müstahsil makbuzu, gider
    pusulası, akaryakıt pompalarına bağlı ödeme kaydedici cihaz fişi, sigorta komisyon gider belgesi ve
    yolcu bileti gibi) bakılmaksızın Ba-Bs bildirim formlarına dahil edilecektir.” açıklamasına yer
    verilmiştir.
    Aynı Tebliğin (1.2.2) numaralı bendinde ise, mükelleflerin 2010 yılı ve müteakip yılların aylık
    dönemlerine ilişkin mal ve/veya hizmet alışları ile satışlarına uygulanacak had 5.000 TL olarak
    yeniden belirlenmiştir. Buna göre, bir kişi veya kurumdan KDV hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal
    ve/veya hizmet alışlarının, “Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)” ile; bir kişi
    veya kuruma KDV hariç 5.000 TL ve üzerindeki mal ve/veya hizmet satışlarının ise “Mal ve Hizmet
    Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)”nun Tablo II alanında bildirilmesi gerekmektedir.
    Ayrıca, mezkûr Tebliğin;
  • (1.2.3) numaralı bendinde, “Herhangi bir mal ve hizmet alış veya satışına bağlı olarak, ödemenin
    gecikmesi ve döviz kurlarının değişmesi suretiyle ortaya çıkan ve fatura düzenlenmek suretiyle
    alıcıya/satıcıya yansıtılan vade veya kur farkı gelirleri/giderleri de haddi aşması halinde bildirimlere
    dahil edilecektir.”,
  • (2.1) bölümünde, “Yükümlülük kapsamındaki mükelleflerin mal ve/veya hizmet alış/satışlarının
    aylık dönemler itibariyle bildirilmesi gerekmektedir. Mal ve/veya hizmet alış/satışlarının
    bildirilecekleri aylık dönemler, bunlara ilişkin belgelerin düzenlenme tarihi dikkate alınarak
    belirlenir.”
    ifadeleri yer almaktadır.
    Diğer taraftan, 8/9/2012 tarih ve 28405 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 418 Sıra No.lu Vergi
    Usul Kanunu Genel Tebliğinin 5 inci maddesi ile 396 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin
    (3.2.2) numaralı bendi, “İthalat işlemlerinin form Ba ile bildirilmesinde gümrük giriş
    beyannamesinin kapanış tarihi, ihracat işlemlerinin form Bs ile bildirilmesinde ise, fiili ihracatın
    gerçekleştiği tarih dikkate alınacaktır…” şeklinde değiştirilmiştir.
    Bu nedenle, transit ticaret kapsamında şirketinizce düzenlenen 5.000 TL ve üzeri faturalar ile
    yurtdışı mukim firmalar tarafından şirketiniz adına düzenlenen 5.000 TL ve üzeri faturaların (veya
    ilgili ülke mevzuatına göre muteber belgelerin), 396 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde
    belirtilen usul ve esaslara göre Form Ba ve Form Bs bildirimine dahil edilmesi gerekmektedir.
    Bilgi edinilmesini rica ederim.
    () Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir. () İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir. () Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz
    dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi
    için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.